Ana içeriğe geç
  1. Yazılar/

2: Sapaksız Labirent ve Geçitler: Balkon

·1 dk

Balkonun yeşil sırla kaplı demir korkulukları ortalarından dışarı doğru düzgünce kavislenmiş ve hiçbir süs, işleme barındırmıyor; labirentin tek koridoru arkasında kalmış, orada olduğu bile ayırt edilemeyecek kadar karanlık; duvar karşısında, kare balkonun uzak köşesini oluşturuyor. Boyu on metreyi geçmiş. Gidebileceği yer, tekrardan, yok.

Aynı zamanda her şey kalyonun içinde. Karşıda benzer bir balkon daha var. Aşağısı ufuktan ufuğa insan dolu. Bu yükseklikten yüzlerini seçemiyor, hepsi birbirine benziyor.

Bu insanlar, kısa süre kıpırdamadan durup iki adım atıyorlar, yine bir şeyleri bekliyorlar, sonra sonra içlerinden bazıları şişmeye başlıyor, etrafındakileri de savurarak patlıyor. Açılan boşluk arkadan gelenlerce dolduruluyor ve her şey, baştan yineleniyor.

Balkonun altından geçerken yukarı bakan tek adam da şişmeye başlıyor. Göz göze geliyorlar. Adam duruyor. Arkadan gelenler, o yolu kapadıkça üstünden tırmanıyor. Şişiyor, şişiyor; ama onun yerine sırada bıraktığı boşlukta bir patlama oluyor. İnsanlar saçılıyor, adamın bakışları yukarıda.

Derken arkasındaki koridordan koşan birinin ayakkabısının sesi geliyor. Sarındığı kırmızı kadife masa örtüsü ile bir adam, koşarak yanından geçip kendini balkondan atıyor.

Duvar, korkulukları yerinden sökerek diğer balkona köprü oluyor.

Neler oluyor, anlamıyor.