Oda, Cinayet ve Oda

Birinci Oda.
Odanın içinde sağanak yağmur yağıyor.
Duvar kağıtları köşelerden sarkmış, uzunlukları çeşitli, ıslanmaktan mutsuz ve bunu kaldıramayarak paçaları kabarmış, yağlı parlaklığının altında yeşilin koyu bir tonuyla açığının birbirine karıştığı onlarca çiçek deseniyle süslü.
Yer yer duvarın sıvası ortaya çıkmış.
Tavan az önce kaybolmuş olmalı.
Eşya bir anlığına kurtulmuş gibi.
Adamın gözleri söküldüğü çerçevesine dayandırılmış kapının, kapının önündeki ve sağ çaprazındaki istiflenmiş tuğlaların, genele karşıt sağlam ve temiz camıyla pencerenin, pencerenin arkasında az bir kısmı görünen, hafifçe esneyip duran gövdesiyle ağacın, ağacın da arkasındaki karanlığın, çok uzaklaşmadan tekrar odaya dönülürse, yere devriliyor, bu sırada prizden kurtuluyor, tehlikesizleşiyor görünen uzun boyunlu lambanın, ıslandıkça dalgalanan kitapların, şişen kitaplığın ve etejerin, etejerin üstünde çalıyor olduğu duyulan telefonun yüzeyinden kayıp gidiyor.
Cinayet.
Duvarları kıymıklı tahta kutu, bir şekilde oda, tuğla kadar boyuyla, daha çok guguk kuşları için tasarlanmış bir işkence aletine benziyor.
Kopkoyu karanlık, guguk kuşu gagasından su püskürterek dışarı fırlarken ve kapaklar açılırken yok oluyor.
Boşalan yere avuçlarında sıktıkları insanlarla ecinniler, guguk kuşunu bölmesine bağlayan, genişlediği anda büzülmeye başlayan vidalı, yaylı, demir parçalı aksamın üzerinden zıplayarak ve altından eğilerek doluşuyor. Hepsi birden dişleriyle insanları ayaklarından çekiştiriyor, çekiştirilen insanların kafaları etrafa konfetiler saçarak patlıyor.
Guguk kuşu dönüyor.
Çığlık çığlığa kaçmaya çalışan ecinnilerden bazıları, yine de kıymıklara saplanıyor.
Guguk kuşu gidiyor.
Bazı ecinniler geri dönüp arkadaşlarının ayaklarını ısırıp çekiştirerek gülüşüyor.
İkinci Oda.
Saf durağanlık.