Sıra İlerliyor ve Kalan, Boşluk

Bir bar, lokanta ya da kafe. Garsonların içkileri tezgahın üstündeki tutacaklara asılmış ince boyunlu uzun bardaklarda servis ettiği, loş, genişçe bir salonu, tahta türevleriyle dolu dekorasyonu ve büyük -doğallıkla bunlar da tahtadan, değilse yalıtımı daha iyi tahta görünümlü başka bir maddeden- pencereleri olan, yola yakınlığıyla geceleri geçen düşük voltajlı, uzunları yakılmış, sarı, beyaz, fazladan tozluklara takılmış daha ufaklarla beraber dört tane, biri patladığı için tek sayıya düşmüş, birbiri ardınca gelen araba farlarıyla içerinin aydınlandığı yerlerden birinde, az önce bahsettiğim bardaklara belli bir mesafede oturulabilecek herhangi bir yer.
Bardaklar soluk, sayıları azaldıkça çıkardıkları hafif çınlamalar, itirazlar dışında sessiz. Bu yerde, bu anda içlerinden birinin, bana en yakın köşede duranın, aydınlandıkça gövdesinin ortasında görünüveren parlaklığı gözümü alabilir. Sıra yavaşça ona geliyordur, her arabanın geçişiyle göz atmaktan, orada durduğunu ve diğerlerinin aksine aralıklı da olsa ışıldadığını görmekten hoşlanabilirim.
Belki son birkaç bardak kala dikkat kesilir ve doğru zamanda yeni bir sipariş vererek bana servis edilip edilmeyeceğini görebilirim.